Habil ile Kabil hikayesinden başlayarak ilk cinayet ve ilk çürümeyi- kokuşmayı Hamlet'in eylemsizliği ve Danimarka'nın çürümesine bağlayarak günümüz dünyasındaki çürüme ve kokuşmaya uzanan süreçte insanın ve Hamlet'in var olma ya da yok olma, eylem ya da eylemsizlik meselesini merkeze alan ve Hamlet'ten alıntılarla, adeta Hamlet'i ironik bir üslupla sote yapan bir oyun "Böyle de Bir Oyun: Hamlet Sote"
Kuşkusuz çürüyen bir şeyler var Shakespeare'in Hamlet'inde ve Danimarka Krallığı'nda. Çürüyen pek çok şey de yok mu bugün dünyamızda? Çıkar uğruna savaşlar, katliamlar, cinayetler, ölümler, felaketler. Kan kokusu, çöp kokusu, dışkı kokusu, ceset kokusu, her türlü iğrenç koku, bazen burnumuzun diğerini sızlatmıyor mu? Ha 16.yüzyıl Danimarkası, ha şimdinin dünyası. Habil ve Kâbil miti kadar eski değil mi insanın ve insanlığın bu yok etme zaafı. İlk kardeş cinayetinden insan katliamına giderek artan ölçüde değerler karmaşasına yorucu, yıpratıcı, zorlu bir süreç. Habil-Kabil'den Hamlet'e, Hamlet'ten şimdiye. Dört kadınla kotardığımız bir anlatılı oyun " Böyle de Bir Oyun: Hamlet Sote ". Oy ne biçimsin sen Hamlet... Yoksun sen artık. Koktuk koktuk, çürüdük koktuk! Ne dersiniz çürümedik mi dünya olarak? Ama yine yeni yeniden yenilemek bizim elimizde. Yani insanın.